21 Eylül 2013 Cumartesi

JAPONYA TURU

Japonya benim Kore'den sonra sevdiğim ikinci ülke ve özellikle son zamanlarda tutulmuş durumdayım. Durumum iyi değil. :D Gerek diziler, gerek animeler olsun... Dizi konusunda Kore kadar başarılı değiller ama Kore'de yayınlanan çoğu dizinin Japonya'dan çıktığını biliyorsunuzdur herhalde? Benim en sevdiğim Kore dizisi BOF (Boys Over Flowers) Kore'den önce Japonya'da "Hana Yori Dango" adıyla izleyicilerin karşısına çıktı. Karşılaştırmak gerekirse dizi ve dizinin içeriği, duygusallığı, düzeni, çoğu konuda Japonya daha iyi ama birçok kişi eminim Kore versiyonuna hayran kalmıştır. Çünkü Kore yaptığı dizileri kaliteyle yapıyor. Bunun sebebi tüm dünya'ya dizilerini tanıtmak istemesi. Japonya öyle değil. Sadece kendi ülkelerine izletmek istiyorlar. Zaten adamlardaki hayal gücü, çalışkanlık, gelişmiş teknolojik bir ülke oluşu ve sıcakkanlılık ile hayran olmamak zor. Animeler'de de bu yeteneklerini gösteriyorlar. Öyle güzel animeler var ki... Sadece onları pazarlamak istiyorlar. Müzik ve dizi konusunda malesef Kore kadar iyi değiller. Bunlar bir yana böyle güzel bir ülkeyi de yine sizlere tanıtmak isterim. Bu bloğumda daha Kore'yi bile tanıtmamışken... :D
Onun için de özel bir yazı yazmak istiyorum. Çünkü sizler gibi diğer insanlar da bilmeli sevilmesi gereken ülkeler olduğunu.

Öncelikle Japonya hakkında araştırdığım genel bilgilerden, daha sonra da bu ülke ile aramızdaki ilişkiden bahsetmek istiyorum. Erkeklerini de es geçmeyeceğim. :D


Japonya, başkenti Tokyo olan yaklaşık 127,530,000 (2009) insanın yaşadığı bir ülke. Japonya'da bölgelere göre farklı şiveler de mevcut. Aynu itak, Doğu Japonca, Batı Japonca, Ryukyuan gibi...

Japonya'dan bahsetmişken Japonca'dan bahsetmemek olmaz. Korece gibi yeni yeni öğrenmeye başladım Japoncayı. Toplam 3 alfabesi bulunuyor. Bunlar; Hiragana, Katagana ve Kanji. Hiragana diğer alfabelere daha kolay ve 40 küsür harfi var. Bir de sembollü yazılışları eklenince bayağ ürkütüyor insanı. :D 
Katagana yazılış olarak biraz daha kolay ya da bana öyle görünüyor. :D Kanji'den bahsetmek pek istemesem de alfabelerinden biri sonuçta. Kanji kelimesi Japonca'da kullanılan alfabenin ismidir ve çin kökenlidir arkadaşlar. Anlamı kan ve karakterdir. Edindiğim bilgilere göre böyle. Eğer benim gibi Japonca öğrenmek istiyorsanız size tavsiyem; ilk önce temeli oturtun. Yoksa gerisi gelmiyor. :D

Aslında şimdiden cümle kurmayı öğrendim. Şimdiki Zaman ve Gelecek Zaman cümleleri kuruyorum. Ama fark ettiğim kadarıyla kelime haznenizin geniş olması daha önemli. Çünkü cümle kurmak zor değil ve aynı dil ailesinden olduğumuz için bizi zorlayan çok fazla şey yok. Özne yazma zorunluluğumuz yok ve hatta bizim gibi sokak konuşmaları da mevcut. Sokak konuşmasından kastım bizim günlük konuşma dilimiz. Onlarda dillerini çok güzel bozuyorlar. Bizden eksikleri yok. :D Kore gibi Japonya ile de bu konularda oldukça yakınız.

Bu bilgiler çoğalarak kafamızı karıştırsın istemem. Çünkü daha kendi ülkemiz hakkında bile bilmediğimiz tonlarca şey var. Sadece bu ülkeyi, bu ülkenin müziğini, kültürünü ve insanlarını tanıyalım istiyorum.

Ikebana (Çiçek Düzenleme Sanatı)


İkebana denilen çiçek düzenleme sanatı 15. yüzyıla kadar eskilere gitmektedir. Japon kültüründe her çiçeğin sembolik bir anlamı vardır. Çiçekler, yeri, göğü, insanı, duyguları simgeleyebilmektedir. Sembollere dayalı kesin kurallar bulunmaktadır.

Ne kadar kural olursa olsun, bütün kurallar cennet-dünya-insan üçlemesine dayanır. Bu kuralların oluşturduğu çeşitli ikebana biçimleri ikebana okullarında öğretilmektedir. Bu biçimlerin bazıları oldukça sade, bazılarıysa çok abartılıdır. Ortak noktaları ise hepsinin bir anlam taşımasıdır.

Budist tapınaklarındaki dini törenlerde çiçek sunma adeti, ikebananın da doğuşunu sağlamıştır. Bu sunuşlarda çiçekler ve dallar, cennete dönük yerleştirilirmiş. 15. yüzyıla gelindiğinde dikkatler cennetten, cennet misali doğaya çevrilmiş. Doğanın mükemmelliğini yansıtma arzusu ikebana da göstermiş kendini... Bu tarza "rikka" (dik duran çiçekler) denmektedir.

Yine Budist inanca göre, evrenin simgesi olan Suneru dağı ana temadır. Çiçeklerin sembolizması ise dağın tasviri ihtiyacına cevap vermektedir: Çam dalları kayaları ve taşları, beyaz krizantemler ırmak ve dereleri sembolize etmiştir. Sembolik değerleriyle rikka kendisini geliştirmiş ve 17. yüzyıla gelindiğinde, bir akım olarak kendini tamamen kabul ettirmiştir. Rikka günümüz ikebana sanatının klasik okulunu oluşturmakla birlikte günümüzde çok az uygulanmaktadır.

İkebananın bir başka gelişme mecrası ise doğal (natüralist) okul olmuştur. 15. yüzyılda (Muramoçi dönemi) yapılan küçük evlerde bir iç kısım (tokonoma) bulunurdu. Bu bölüm sanat eserleri ve çiçek düzenlemelerine ayrılmıştı. Çiçek düzenlemenin halk arasında yaygınlaşması, kolaylık ve ucuzluk gereğinin bir sonucu olarak, sadeleşmeyi de beraberinde getirmiştir. 16. yüzyılın sonlarında çay törenlerine de çiçek düzenleme sanatı girdi. "Nageire" adı verilen bu tarzda, sadelik ve doğallık esastır. 

Malzeme kısıtlaması olmamasına rağmen, süslemeye gidilmemiş, çiçekler vazolara olduğu gibi bırakılıvermiştir. 19. yüzyılın sonlarında Japonya'daki modernleşme hareketi kendisine ikebanada da gösterdi. "Moribana" (kümelenmiş çiçekler) adı verilen bu tarzda, Batılılaşma ile birlikte ülkeye giren yeni çiçekler de görülmektedir. Bu tarz, özellikle kentleşme olgusu çerçevesinde büyük bahçelerin ve parkların birebir küçültülmesini amaçlamaktadır. Küçük ölçekli bu canlandırmalar, her yerde uygulanabilmesi ve çeşitli tarzlara açık olması bakımından serbest yorumlara açık olmuştur.


Ne kadar güzel değil mi? İşte buna benzer bir sanat daha:


         Bonsai Sanatı:
Bonsai sanatı ilk defa bundan yaklaşık bin sene önce Çin hanedanlığında ortaya çıkmıştır ve pun-sai adıyla bilinmektedir. Bonsai daha sonra Kamakura döneminde, Zen Buddhism sayesinde Japonlar tarafından alınarak gelişmeye başlamıştır. 
 Bonsai; ağaçları sığ saksılarda, belirli tekniklerle budayarak, belirli şekillere sokarak ağaçların minyatür kalmalarını sağlamaktır.
Şimdi ise Japonların bazı icatlarına bakalım. Okurken göz bebeklerim büyüdü resmen. Bunu sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Japonların İlginç İcatları:
Rüya Makinesi:
Takara isimli Japon firmasının geliştirdiği rüya makinesi, kişinin arzusuna göre rüya görmesini sağlıyor. Cihazın çalışma sistemi ise şöyle; uyumadan önce rüyanızda görmek istediğinizle ilgili resme bakıp kayıt cihazına bilgileri verdikten sonra bu cihaz, ses, ışık, müzik ve kokularla uykunuzun REM döneminde istediğiniz rüyayı görmenizi sağlıyor. İlk önce fonda çaldığı müzikle uyumanız için rahatlamanızı sağlayan cihaz sekiz saatlik uykunun sonunda ses ve ışıkla sizi uyandırıyor.
Yalnız İnsanlar İçin Yastık:
Yalnız insanlar için yapılan bu yastıklar, bayanlar için omuz, baylar için diz temalı. (Ne ilginç :D)
Naylonlu Şemsiye:
Bu şemsiye sayesinde ıslanmaya tamamen son.
Yemek Soğutucu:
Bu minik vantilatör sayesinede yemek yenirken dil yanmayacak.
Klimalı Ayakkabı:
İşadamları gibi sıcak günlerde de kapalı ayakkabı giyen insanlar için klimalı ayakkabı.
Gribe Çözüm:
Bu sayede mendil aramalar sona erecek.
Klimalı Kıyafet:
Ayakkabı gibi bu da, sıcak yaz günleri için tasarlanmış.



İNTİHARLAR: 
- Dünya'da intihar oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri Japonya'dır. Diğer ülkelerdekinin aksine Japonya'daki intiharların ana sebebi depresyon değil utanç ve başarısızlıktır. Ve Japonlar'a göre intihar gururlu bir davranıştır.

- Japonlar'ın intihar alışkanlıklarının temeli Samuraylara dayanıyormuş. Şöyle ki samuraylar kendi lordlarına ölümüne bağlı olduklarından dolayı; görevlerini tam olarak yerine getiremez yani lordlarını koruyamaz, savaşı kaybederlerse teslim olmak yerine intiharı tercih ederlermiş. Japonya'da "kaybedersen hayatını da kaybedersin" anlayışı mevcut anlayacağınız. Savaş durumları dışında da samuray herhangi bir suça karışmışsa bu lordunun da izniyle intiharına sebep oluyormuş. 




- Tabi zamanın şartlarına göre de intihar yöntemleri değişiklik gösteriyor. Samurayların intihar yöntemi iken günümüzde en yaygın intihar yöntemi trenlerin önüne atlamak.

- Trenlerin önüne atlayarak intihar ise trenlerin seferlerinin aksamasına neden olduğundan ötürü artık tren şirketleri ölen kişinin ailesine büyük tazminat davaları açmaya başlamış.

- Foyaları ortaya çıkan üst düzey yöneticilerin intihar yöntemi ise otel odalarında kendilerini asmakmış. Bu yöntem yüzünden de oteller zor durumda kalmaya başlamış : 
Dikkat yeni bilgi :
Çünkü Japonya'da otel ücretleri otelden ayrılırken ödeniyormuş.



Okuryazarlığın %99 oranında olduğu bir ülkede bu olayların olması pek de şaşırtıcı değil ama yine de insan düşünüyor, nasıl başa çıkıyorlar? Kore'de de intihar oranlarının yükseklerde olduğunu duymuştum. Özellikle üniversite stresi yüzünden. 

Japonların Günlük Yaşamlarında Uydukları Kurallar:

-Bir Japon'un sizi evine davet etmesi çok büyük bir olaydır, genellikle bizdeki gibi misafircilik yoktur, görüşmek isteyen aileler dışarıda bir restoranda görüşür. Nadiren bir Japon'un evine davet edildiyseniz bu sizin için büyük bir onurdur, ama sakın ayakkabılarınızla içeri girmeye kalkmayın, bir çuval inciri berbat edersiniz.

-Japonya'da eve kimse pabuçla girmez, zaten kapıdan girince önünüzde Çin Seddi gibi bir terlik ordusu ile karşılaşırsınız.

-Ev sahibi size çay ikram ettiyse, bu artık gitme vaktinizin geldiğini gösterir, çayı içip hemen kalkmanız lazımdır.

-Genellikle genç kızlar evlenir evlenmez işi bırakır ve evinin hanımı olur. Yalnızca evin erkeğinin kazancı ailenin geçimi için yeterlidir. Hanımlar, çocukları ve ev işleri ile ilgilenir, ailenin bütün parası hanımdadır, tüm harcamaları evhanımları yapar, restoranlarda bile hanımlar ücreti öder. Hanımlar arta kalan zamanlarında spor yapar, arkadaşları ile dışarıda buluşur, mağaza gezer. Gündüz saatlerinde cafelerde, restoranlarda 65 - 70 yaşın altında erkek görmek imkansızdır, çünkü erkekler gündüz saatlerinde iştedir.

-Japonya' da kimse kimseye karışmaz, isterseniz en olmadık bir kıyafeti giyin ve ortada dolaşın. Yalnızca çaktırmadan bir kere bakarlar ve kafalarını çevirirler.

-Gözünü dikip bakmak çok ayıptır, bu nedenle trenlerde uyumasalar bile herkes gözünü kapatır, uyuyor gibi davranır. En kalabalık trende bile kimse sizi rahatsız etmez, hırsızlık olayı yoktur.

-Bisikletinizle bıraktığınız bir çanta akşama kadar kimse ellemeden ayni yerinde durur.

-Bir hanım gece çok saatte bile yalnız başına dolaşabilir, içki içmeye veya yemek yemeğe bir yere gidebilir; kimse rahatsız etmez. 

-Rüzgar sörfü yapanlar hariç, Japonlar denize girmeyi fazla sevmezler; ama kaplıcalar onlar için en büyük zevk kaynağıdır. Zaten Japonya' da volkanik dağlar çok olduğundan, hemen hemen her yerde kaplıcalar vardır.

-Japonlar yalnız duş almaz, her gece evde bizdekilerden daha derin olan özel küvetleri su ile doldur ve bütün aile tek tek bu suya girip keyif yaparlar.

-Kışın bizdeki gibi evlerde bütün odalar ısıtılmaz, evler küçük olduğu ve fazla pahalı olmadığı halde bunu israf sayarlar, yalnız oturdukları odayı ısıtırlar.

-İş yeri evin erkeği ve aile için herşeydir, hanımlar eslerinin en verimli şekilde çalışabilmesi için ellerinden geleni yapar, erkeğin işten geç gelmesi hiç bir zaman problem edilmez.

-Karı koca arasındaki en büyük kavga belki kapıyı biraz kuvvetli kapatmak seklinde olur. Sözle kavga yoktur. Toplum hayatında sözden ziyade, bakışlarla kızgınlık anlatılır. Evde de, iş yerinde de bu böyledir. Fazla konuşulmaz ama hareket ve bakışlar herşeyi ifade eder. İş yerinde bir toplantıda konuşanlar genellikle gençlerdir, yüksek rütbeliler yalnızca dinler ve sonunda karar verir.

-Torpil diye bir şey yoktur, yaşı ve tecrübesi üstün olan ileridedir hep.

-Tokalaşma, sarılma, öpüşme yoktur. Hafifçe eğilerek selam verilir. El teması yoktur. Bir çocuğun bile başını severseniz size çok kızar, bu onu aşağılamak demektir.

-Kadınlar maddi olarak çok kuvvetli oldukları halde eşlerine karşı çok saygılıdırlar.

-Kadının ve erkeğin arkadaşları farklı olabilir, bizdeki gibi karı koca beraber toplantılara gidecek diye bir olay yoktur, çünkü birinin sevip diğerinin sevmediği bir insanla, ikisinin de görüşmesine neden yoktur.

-Eşler arasında hürriyet oldukça fazladır. Evin kadını gece arkadaşları ile buluşmaya esi olmadan gidip, istediği saatte dönebilir.

-Saygı herşeydir, evde, işte, toplumda herkes birbirine saygılıdır, ülkesine saygılıdır. Elbiselerinden kopan bir ip parçasını bile yere atmazlar, başkalarının hakları kendi haklarından önce gelir.

-Grup psikolojisi ile yaşarlar, bu yüzden hiç yalnız değillerdir.

KÜLTÜR:

        Kimono da Japon kültürünün en önemli unsurudur. Kimono giyen Japonlar adeta sihirli çubukla büyülenmişcesine seremonik ve kibar davranışlar sergilerler. Kimononun da farklılıkları vardır. Evli bayanların      kimonolarının kolları kısadır. Bekarların ise uzundur. 20 yaşına basan genç kızlar aile içinde seremoniyle      kimono giyer ve 20 yaşını kutlar. Japonlar seremonilerinde hep dingin bir ruha sahip olup doğayla bir   yaşamaya çalışırlar. Kadō (Halk diliyle İkebana da denir) da dünyaca ünlü Japon çiçek süsleme sanatıdır.

Geleneksel Japon kültüründe kadın-erkek ayrımı yoğun olarak vardır. En basitinden Japonca'da 'erkek dili' ve 'kadın dili' vardır. Erkekler oldukça erkeksi bir dille konuşurken kadınların bu dile ait kelimeleri ünlemleri kullanması pek doğru bulunmaz. Ancak günümüzde Japon kültüründe egemen olan yabancılaşma her alana olduğu gibi dile de etki etmiştir.

DİNLER:

    
Örneğin düğün törenleri genelde şinto dininin kurallarına göre de yapılır. Cenazelerde ise genelde Budist törenler uygulanır. Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılırdı. Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı. Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur. Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi. Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu "tanrı rafı" bulunur. Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan gelmiştir. İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hıristiyanlık ise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir


Japonya Hakkında İlginç Bilgiler:
1.Yaklaşık 200 tane volkanik dağı vardır.
2.Her yıl 1,500 civarında deprem olur.
3.Japonca’da “yanlış” ve “farklı” kelimeleri aynıdır.
4.Japon okullarında öğretilen tek yabancı dil İngilizce’dir.
5.Ortaokul öğrencilerinin, mezun olmak için sınıf geçmeleri gerekmez. Sadece ortaokul eğitimi zorunludur.
6.Birçok öğretmen Japon anne-babaların tembel olduğunu düşünür.
7.Japonya’da sokak isimleri yoktur.
8.Dünyadaki en büyük araba üreticisidir.
9.Pokemon Japonya’da popüler değildir.
10.Meyve çok pahalıdır.


11.Normal Japon mutfaklarında fırın yoktur.
12.Japonlar Çinlilerin her şeyi yediklerini söylerler.
13.Yaklaşık olarak Japonların %85’i hiç hindi yememiştir.
14.Kahve çok popülerdir, Jamaika’nın yıllık kahve üretiminin yaklaşık %85’ini ithal eder.
15.Çiğ at eti popüler bir yiyecektir.
16.Bir pizzanın teslimatı 1-2 saati bulur.
17.Restaurantlar (fast-food dükkanları dahil) yemekten önce ya da yemekle birlikte ıslak havlu ya da mendil verirler.
18.Birçok Japon Şintoizm ve Budizm arasındaki farkı bilmez.
19.Bazı erkekler özür dilemek için başlarını traş ederler.
20.Bazı kızlar erkek arkadaşlarından ayrıldıktan sonra saçlarını kestirirler.
21.Kardan adam, 3 yerine 2 büyük kar topundan yapılır.
22.Trafik akışı soldandır.
23.Yeşil ışığa “mavi” denir.
24.24 saat açık ATM yoktur (tatillerde kapalıdır ve çoğu normal banka çalışma saatlerinde çalışır).
25.Japon evlerinin duvarında yalıtım yoktur.


Bu bilgiler bile bizden gerçekten farklı ve ilginç olduklarını gösteriyor. Ama içten içe gönülden yakınız biz onlara. Öyle ki Japonya, Kore'den daha çok gösteriyor bize olan sevgisini. ^_^

Japonların Batıl İnançları:

4 RAKAMI
4 rakamı ölüm (shi) kelimesiyle aynı telaffuz edildiğinden uğursuzluk olarak kabul edilir. Bu yüzden 4 parçadan oluşan hediye hazırlamazlar vs. Bazı otel ve hastanelerde oda numarası olarak 4 atlanır.


PİRİNCE ÇUBUKLARINI BATIRMAK

Genelde yiyeceklerine çubuklarını batırmazlar, özellikle de pirince çünkü sadece cenaze törenlerinde sunağın (bilhassa Hıristiyan kilisesinde dini törenler için kullanılan masa) üzerine koyulan pirince çubuklar batırılır.




ÇUBUKTAN ÇUBUĞA YİYECEK VERMEK

Bu sadece cenaze törenlerinde yakılan vücudun kemikleriyle yapılır.




KUZEYE BAKARAK UYUMAK

Yüzünü Kuzey'e çevirerek uyumanın kötü olduğunu düşünürler çünkü ölüler Kuzey'e doğru yatarlar.




CENAZE ARABASI

Bir cenaze arabası kendilerini geçerse baş parmaklarını saklarlar.




GECE TIRNAK KESMEK

Gece tırnak keserlerse öldüğünde aileleriyle birlikte olmayacaklarını düşünürler.




YEMEKTEN SONRA UZANMAK

Yemekten hemen sonra yatınca bir ineğe dönüşüleceğine inanırlar.




GECE ISLIK ÇALMAK

Gece ıslık çalmanın yılanları çektiği düşünülür.




KARA KEDİ

Sokakta önlerinden kara bir kedinin geçmesinin kötü şansa neden olduğuna inanırlar.




Bizim de kendimize göre batıl inançlarımız var ve belki de bizimkiler onlar için garip geliyordur. Bakalım daha nelerle karşılaşıcaz.


JAPONYA'DA EĞİTİM SİSTEMİ:
JAPON EĞİTİMİNDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM 

Okulöncesi eğitim zorunlu değildir , paralıdır. Bu kademede iki tip eğiti kurumu vardır : Anaokulları ve gündüz bakım evleri ( kreşler).
Anaokulları Eğitim Bakanlığı’na bağlıdır ve bu kurumlarda 3-5 yaşlarındaki çocuklar günde 5 saat eğitim alırlar. Kreşler , Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olup bebeklikten itibaren 5 yaşına kadar olan çocukları kabul eder ve günde 8 saat çalışırlar.
Her iki kurumda da fiziki tesisler , programlar , eğitim şekli ve sınıf içi faaliyetler açısından benzerlik göstermektedir. 3 yaş grubunun % 40’ı , 4-5 yaş grubunun %92’si anaokullarına veya kreşlere devam etmektedir.
2000 yılı verilerine göre Japonya’da 14451 anaokulu ( Yochien ) bulunmaktadır. Bu okullarda 1 773 682 öğrenci, 116 486 öğretmen , 20 728 yardımcı personel bulunmaktadır. Öğretmenlerin %94.1’i kadındır. Kreşlerin (Hoikusho) sayısı ise 1985 verilerine göre 22899’ dur ( OERI,1996).
Anaokulu sınıfları ortalama 30 öğrenciden oluşmaktadır. Her sınıfta bir öğretmen vardır. Bütün Japon anaokullarının temel amacı, çocuğun sınıf arkadaşları ve okulun amacı ile kaynaşmasını sağlayıp onun gelecekteki eğitim anlayışını yönlendirmektir. Genelde anaokulu müfredatı akademik değildir. Ortak faaliyetler , oyunlar ve küçük el becerileri faaliyetleriyle çocukların birbirleriyle etkileşmeleri sağlanmakta ve çeşitli materyalleri tanımaları eğitimin özünü oluşturmaktadır. Harf eğitimi , sayı eğitimi ,okuma becerileri anaokulu eğitim programlarında bulunmamasına rağmen son yıllarda bu yönde eğitim verme çalışmaları başlamıştır ( OERI,1996). 

         
JAPON EĞİTİMİNDE İLKÖĞRETİM 

İLKOKUL (Shogakko) 
Japonya’da 6 yaşını dolduran her çocuk 6 yıl süren ilkokula başlar. İlkokul zorunlu ve parasızdır. İlkokulun amacı , işbirliği ruhunu , bölgesel ve ulusal gelenek bilgisini , uluslararası anlayış ruhunu , matematik , dil ve bilim yeteneğini , müzik , sanat ve edebiyata olan ilgiyi geliştirmek ve kazandırmaktır.
Devlet okullarının çoğunda üniforma yoktur ancak ayırt edilebilmeleri için şapka veya sembol taşımaları gerekmektedir.
Okul müdürlüğü ve başöğretmenlik (müdür başyardımcılığı) birinci derece iki liderlik statüsüdür. İlkokulların %95’inde müdürler erkek ve ortalama yaşları 55’in üzerindedir. Müdürler okulun bütün faaliyetlerinden sorumludurlar ve çok yönlü liderlik rolü oynarlar. Zamanlarının çoğunu okul ile dış baskı grupları arasındaki koordinasyonu sağlamakla geçirirler. Ayrıca öğrenci temsilcileri ile haftanın belli bir gününde görüşmelerde bulunur. Okulun günlük hayatı genellikle başöğretmen tarafından idare edilir . Okulların % 97’sinde başöğretmenler erkektir ve yaşları 50-55 arasında değişir. Okulun normal programı içindeki faaliyetleri , özel projeleri ve diğer programları yürütür, sorumluluğu idaridir.
Her sınıf bir tek öğretmen tarafından yürütülür ve o öğretmenin sorumluluğundadır. İlkokulda tam gün eğitim yapılır. Sabah 8:30 ‘da ders başlar , 15:50’de biter. Dersler 45 dakikadır. Yıllık ders saati sayısı 1. Sınıfta 850 (haftada 25 saat), 2.sınıfta 910 ( haftada 26 saat) , 3.sınıfta 980 (haftada 28 saat) , 4.,5.ve 6.sınıflarda ise 1015 (haftada 29 saat) saattir.(OERI,1996)
Japonya’da 2000 yılı itibariyle 24 106 ilkokulda, 7 366 079 öğrenci, 415 298 öğretmen ,98 215 yardımcı personel bulunmaktadır. Öğretmenlerin % 62’si bayandır. Öğretmenlerin yarıdan fazlası 4 yıllık üniversite mezunu, 1/3’ü 2 yıllık yüksekokul mezunudur . % 1’i yüksek lisans diplomasına sahiptir.( OERI,1996). 
İlkokulda Japonca , sosyal çalışmalar, matematik , fen bilgisi, müzik, resim ve el sanatları , ev işleri ( 5.ve 6.sınıfta ), beden eğitimi , ahlâk eğitimi ve özel faaliyetler dersleri verilir.(OERI,1996)
Japon ilk ve orta öğretiminin temelinde iki ana düşünce bulunmaktadır. Birincisi, hemen hemen bütün çocuklar okul programını anlayacak ve başarabilecek yetenektedir. İkincisi, çalışkanlık ve işin detayına ilgi göstermek gibi belli alışkanlıklar bütün öğrencilere kazandırılabilir. Bütün çocukların eşit potansiyele sahip oldukları tezi ileri sürülür. Öğrenci başarısındaki farklılıklar bireysel farklılıklardan değil , genel olarak bireysel çaba , azim ve özdisiplin gibi farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle öğrenciler yeteneklerine göre gruplandırılmazlar ve ayrı sınıflar açılmaz.( OERI,1996)
Üst sınıfa geçiş ders başarısına göre değil , otomatik olarak gerçekleşir. Dersler bireysel farklılıklara göre düzenlenmez fakat öğretmenler zayıf öğrencileri teşvik etmeye ve onlara ayrıca özen göstermeye dikkat ederler . Japon ilkokul programı ihtiyaca yönelik ve kümülatiftir. Her sınıfta çocuğun bir çok şey öğrenmesi ve bir kavramdan diğerine çabukça geçmesi gerekmektedir. Öğrencilerin çoğu öğretilenleri izleyebilmelerine rağmen bazıları geride kalmaktadır. Geri kalan öğrencilerin durumları Japonya için ciddi bir problem oluşturmaktadır. Öğretimde bireyselliğin olmaması , yavaş öğrenenlerin veya diğer öğrenme problemleri bulunanların başarısızlığını artırmaktadır ( OERI,1996).
Okulların % 90’ında jimnastik salonu, % 75’inde yüzme havuzu bulunmaktadır. 
Bütün okullarda eğitim amaçlı Japon Televizyon Kurumu (Nippon Hosa Kyokai) tarafından mükemmel bir şekilde hazırlanmış radyo ve televizyon sistemi mevcuttur.



ORTAOKUL (Chugakko) 
Ortaokullar zorunlu eğitimin son kısmı olup 3 yıl sürmektedir. 7-8 ve 9.sınıfları kapsar. Devlet okulu öğrencilerinin ilk defa ortaokullarda saç ve kıyafetleri düzenlenmekte , üniforma giymeleri mecburi tutulmaktadır. Kılık kıyafetle birlikte davranış , tutum ve beklentilerde görülen değişiklikler ortaokulların ciddiyetini göstermektedir. Japon ilkokullarının çok disiplinli olduğu görülmekle birlikte , ortaokullar ilkokullara oranla çok daha ciddi ve çok daha disiplinlidir. 
Ortaokul binaları ilkokul ve liselerden ayrıdır ancak , organizasyon ve fiziksel ortamlar benzerdir. Araç gereç donanımı ilkokullara oranla daha azdır. Yine de okulların %50 sinde bilgisayar mevcuttur ve bu oran hızla artmaktadır. Yönetim şekli ilkokulla aynıdır.
Haftalık ders saatleri 30 saattir. Ders süreleri 50 dakikadır. Derslere göre öğretmenler değişir. Her sınıfın bir danışmanı bulunur.
Genel olarak eğitimde analiz , araştırma ve kritik düşünme yerine ezber ve tekrara dayalı somut bilgiye önem verilir. Öğretimin merkezi öğretmendir. İlkokulda olduğu gibi öğrenciler kabiliyetlerine göre ayrılmazlar , bütün öğrencilere aynı eğitim verilir. Öğrenciler her üç dönem sonunda üç sınava girerler. Sonuçlar öğretmenin genel değerlendirmesi ve öğrencinin günlük performansı ile birlikte bir karta işlenerek velilere bildirilir.

Ortaokulda şu dersler verilir: Japonca , sosyal çalışmalar , matematik , fen bilgisi, müzik, güzel sanatlar , sağlık ve beden eğitimi, endüstriyel sanatlar ve ev işleri , ahlak eğitimi , özel faaliyetler, İngilizce ve seçmeli dersler.(OERI,1996)

Japonya’da 2000 yılı itibariyle 11.209 ortaokulda 4.103.717 öğrenci , 281.251 öğretmen, 38.820 yardımcı personel bulunmaktadır. Öğretmenlerin %60’ı erkektir.




JAPONYA’DA ORTAÖĞRETİM ( LİSE – KOTOGAKKO )

Liseye Geçiş
Japonya’da ortaokuldan liseye geçiş , Bölge Eğitim Kurulları tarafından Mart ayında yapılan bir sınavla gerçekleştirilir. Belli idari yapıya sahip bütün devlet liseleri aynı testi uygular. Ancak, bölgesel yapıya ve yerel göre verilen testler değişir. Sınav soruları üç konudan oluşmaktadır. Bunlar Japonca , İngilizce ve matematiktir. Ancak bazı yönetimler , fen bilimleri ve sosyal bilimlerle ilgili konuları da sınav sorularına eklemişlerdir. Sınav ortaokulun 3 sınıfındaki bilgileri içermekle birlikte soruların yarısı 3. sınıfta öğrenilen konulardan gelir.(OERI,1996)

İdari yapıların uygulamalarında farklılıklar olmasına rağmen genellikle öğrenciler bir tek liseye başvurabilmektedirler. Okullar öğrencileri giriş sınavlarındaki derecelerine ve ortaokullardaki derecelerine ve ortaokullardaki başarılarına göre seçerler.

Mart ayı giriş sınavlarının sonuçları ay sonunda ilan edilir. Okul seçimi , hesaplama hataları ve yanlış danışmanlık nedeniyle her hangi bir okula kabul edilmeyenler veya sınava katıldığı halde başarılı olamayanlar için ikinci kez başka bir okulun sınavına girmelerine imkân verilir.
9. sınıfın sonunda , eğitimlerine devam etmek isteyen bütün öğrenciler liselere başarılı bir şekilde yerleştirilir. Öğrencilerin % 94’ü tam zamanlı liselere devam eder.



JAPONYA’DA YÜKSEKÖĞRETİM

Üniversiteye Giriş

Üniversiteye giriş Türkiye’dekine benzer şekilde üniversite giriş sınavında alınan başarı puanına göre belirlenmektedir. Sınav sonucunda öğrencilerin büyük bir kısmı özel üniversitelere gitmesine rağmen tarihsel olarak özellikle Tokyo ve Kyoto üniversitelerinin başarıları ve Japon liderlerin birçoğunun bu okullardan mezun olmuş olması gibi nedenlerden dolayı devlet üniversiteleri daha prestijlidir.
Üniversite giriş sınavı iki aşamalı olarak yapılmaktadır. Birinci basamak sınavı ulusal düzeyde baraj niteliğindedir. İkinci sınav ise öğrencilerin girmek istedikleri üniversite idaresi tarafından yapılmaktadır. Talebin yüksek olduğu bazı üniversiteler birinci basamak sınavı sonuçlarına göre değerlendirme yapmaktadırlar. Sınavda başarılı olamayan öğrenciler ertesi yıl sınava hazırlanıp tekrar girmektedir. Bu öğrenciler ronin olarak adlandırılmaktadır. 
Sayısal Bilgiler
Japonya’da 2000 yılı itibariyle 649 üniversite ( daigaku ) , 572 yüksekokul ( tanki daigaku ) ve 62 teknik kolej ( koto senmon gakko ) bulunmaktadır. 
Üniversitelerin 99’u ulusal , 72’si yerel, 478’i özeldir. Üniversitelerde öğrenim gören 2.740.023 öğrencinin % 36’sı bayandır.
Yüksekokulların 20’si ulusal, 55’i yerel , 497’si özeldir. Yüksekokullarda öğrenim gören 327.680 öğrencinin % 90’ı bayandır.
Teknik kolejlerin 54’ü ulusal , 5’i yerel ve 3’ü özeldir. Teknik kolejlerde öğrenim gören 56.714 öğrencinin %14’ü bayandır.



Sınav sistemi Asya'da gerçekten ağır ama bu sistem sayesinde gerçekten iyi yerlere geliyorlar. Takdir etmek lazım. 

Aslında bahsedecek çok şey var fakat okumaktan sıkılacağınızı düşünerek yazılarımı kısaltmayı ve sona doğru yaklaşmayı düşünüyorum.



Anime (アニメ)

Anime (アニメ, okunuşu: "anime"), Japonya çıkışlı bir animasyon tarzı. Renkli grafiklerle bezenmişlerdir ve genelde yetişkinleri hedef alan konular içerirler. "Anime" kelimesi Japonca'da animasyon kelimesinin kısaltmasıdır. Bazen sözcüğün anlamı kullanıldığı metne göre değişebilmektedir.

Bilinen ilk animenin tarihi 1917'ye kadar gitse de ve sonraki çağlarda yeni animeler yapılsa da günümüzdeki animelerin karakteristik özellikleri 1960'lı yıllarda Osamu Tezuka'nın çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır. Animenin dünya çapında popülerlik kazanması ise 1980'li yıllarla birlikte oldu.

Anime'lerin tıpkı mangalar gibi, Japonya'da ve dünya çapında çok takipçisi vardır. Animeler televizyon serileri, video kasetler, sinemalar hatta artık online olarak piyasaya sürülmektedir.

Animeler, el çizimi veya bilgisayar yapımı olabilir. Televizyon serilerinde, filmlerde, video'larda, video oyunlarında, reklamlarda ve internet tabanlı yayınlarda kullanılabilirler. 

Anime pazarı Japonya'da büyümeye devam ederken, Batı ve Güneydoğu Asya'da da popülariteleri artmaktadır. Yine anime dünyanın bir çok farklı bölgesinde popülerlik kazanmakta ve olan popülaritesini de artırmaktadır. 


Japon Mutfağı:

Geleneksel Japon Mutfağının ana gıdası pilavdır, gohan (ご飯). Pilav, her öğünün bir parçasıdır, hatta kahvaltının bile. Japonya bir ada olduğundan dolayı balık ve diğer deniz meyveleri içeren yemeklere de çok sık rastlamak mümkündür. Amerikalılar II. Dünya Savaşı'nda Japonya'yı işgal ettikleri sırada, Japonları pilav yerine ekmek yemeğe alıştırmaya çalışmışlar.

Genel olarak Japon Mutfağı, diğer Doğu Asya ülkelerinin mutfaklarına benzer. Diğerlerine olan en önemli farkı yağ ve baharat kullanımının çok daha az olmasıdır. Kullanılan malzemelerin asıl, gerçek tadları muhafaza edilmeye gayret gösterilir. Mümkün oldukça mevsim için tipik olan taze malzemeler kullanılır.

Meşhur Japon Yemekleri 

Yakitori
Akaşi-yaki 明石焼き, Ahtopot-Parçaları içeren yumurta topcukları.
Çanko-nabe ちゃんこ鍋, Nabe stiline göre. Sumo-Güreşçilerinin yedikleri proteinden zengin olan türlü.
Donburi 丼, Sebze, et veye başka içerikli pilav yemeği.
Gyōza 餃子, Et ile doldurulmuş Çin usulu hamurişi.
İşiyaki 石焼き
Karē カレー, Hintlerin Curry'sinin Japon versiyonu.
Kuşiage 串揚げ
Maki 巻き, Pilav üstü Deniz-Otu Sarması.
Miso Çorbası 味噌汁, Miso ve DaŞi ile yapılır.
Nabe 鍋 veya O-Nabe, bir Japon türlüsü, yenilirken pişirilir.
Oden おでん, Türlü şekili.
Okonomiyaki お好み焼き, Lahanalı hamur işi.
Saşimi 刺身, Çiğ balık
Şabu Şabu しゃぶしゃぶ, Çok ince kesilmiş et dilimleri masanın üzerinde duran ve kaynayan bir suyun içine bir iki saniye tutulur ve yenir.
Sukiyaki すき焼き, Türlü
Suşi 寿司, Ekşi pilavlı çiğ balık ve sebze.
Takoyaki たこ焼き, Ahtopotlu hamur işi.
Tempura 天麩羅, tempura hamuruna batırılmış bol yağda kızartılmış sebze ve deniz ürünü.
Teriyaki 照り焼き, şeker,mirin,soya sos ve sakenin kaynatılarak yapıldığı,ana yemeklerde kullanılan tatlı bir sostur.
Tonkatsu とんかつ, şeker pekmezi,su,tuz,domates ezmesi,damıtılmış sirke,havuç püresi,glikoz şurubu,elma püresi,karamel,mısır nişastası,karabiber,soğan tozu,sarmsak,meyan kökü,limon suyundan yapılan bir sosdur ve genelde teppanyakilerde kullanılır.
Yakitori 焼き鳥, Tavuk ızgara.


Makarna/erişte yemekleri 
Rāmen ラーメン, Erişte Çorbası
Soba 蕎麦, Buğday Makarnası Udon 饂飩, kalın Makarnalar
Somen 素麺, meşur Matsuyama Makarnası Yakisoba 焼き蕎麦, kızartılmış Makarna

Balık yemekleri:
Fugu 河豚 ya da 鰒 çok zehirli bir Balık türüdür. Sadece çok usta aşçılar pişirebilir. Balığın çok ince olan zehirli damarlarının tek tek çıkarılması gerekir. Bir Fugu yemeğinin fiyatı bu yüzden 300-500 Dolar arasıdır.
Surimi すり身 Yengeç eti imitasyonu.
Takabe Izu-Adalarında yenilen bir balık
Unagi 鰻 (うなぎ), Yılan Balığı
Diğer yemekler [değiştir]Daşi 出汁, Deniz Otundan yapılan bir Balık Çorbası.
Kobe-Sığırı ve Matsuzaka-Sığırı, Eti çok lezzetli olan özel yetiştirilmiş sığır türleri.
Miso 味噌, ezilmiş Soya macunu.
Şiitake 椎茸, Mantar cinsi. Soba 蕎麦 çok ince kesilmiş açık renkli erişte çeşididir.
Suimono 吸い物, bir türlü türü.
Tofu 豆腐, "Soya-Peyniri"
Yuba 湯葉, Soya sütünün kaymağı.

Yemeğin yanında sunulan ek gıdalar (Okaşi), tatlılar ve Omiyage Arare あられ
Dango 団子, Pilav Topcukları
Mochi 餅, ezilmiş Pilav Macunu Natto 納豆, ekşitilmiş Soya Fasulyeleri
Nigiri お握り, baharatlı Pilav topcukları
Senbei 煎餅, Pirinçten yapılmış kurabiyeler Taiyaki たいやき, içli hamuriçi
Tsukemono 漬物, Turşu
Yokan 羊羹, Adzuki-Fasulyeleriyle yapılan bir tatlı.


Baharatlar 
Mirin 味醂 "Pirinç Şarabı"
Miso 味噌 (Soya Macunu)
Nori 海苔 roll suşi yapımında sarmak amacıyla kullanılan çok ince yaprak halinde deniz yosunu. Perilla
Sanşo 山椒 Japon Biberi
Wasabi 山葵 yaban turbu
Su Biberi Soya Sosu 醤油 Shoyu
Wakame 若布、和布 genelde salatalarda ve çorbalarda kullanılan bir çeşit deniz yosunu.


İçecekler 
Yeşil Çay 緑茶 (Ryoku-cha)
Sen-cha 煎茶 Japon Çayı
Mac-cha 抹茶 Japon Çayı
Ban-cha 番茶 Japon Çayı
Genmai-ça 玄米茶 Japon Çayı
Hōji-ça ほうじ茶 Japon Çayı
Mugi-ça 麦茶 Japon Arpa Çayı
Wūlon-ça ウーロン茶 Çin Çayı Asahi (Bira) "アサヒ"
Kirin (Bira) "キリン"
Sapporo (Bira) "サッポロ"
Yebisu (Bira) "ヱビス"
Suntori (Bira) "サントリー"
Orion (Bira) "オリオン" Mizuwari 水割り
Sake お酒 Pirinç Şarabı
Hoppy ホッピー Bira aromalı içki
Happo-shu 発泡酒
Şōçū 焼酎 İçki
Umeşu 梅酒 İçki Calpis (Calpico) カルピス


Japon restoran şekilleri:
Çūka Ryōri-ya 中華料理屋 Çin Restoranı usulunden
Curry Shop カレー・ショップ
Family Restoran ファミリー・レストラン
Özel izinli Fugu (çok zehirli bir Balık)- Restoranı
İzakaya 居酒屋 Mezeli Meyhane
Kaiten-zuşi 回転寿司 Suşi-Restoranı (suşiler yürüyen bir banttan geçiyor)
Kissaten 喫茶店 Café
Nomiya 飲み屋 Meyhane
Okonomiyaki-ya お好み焼屋 Burada yemekler müşterinin masasının yanında yapılıyor.
Rāmen-ya ラーメン屋 Makarna Çorbası dükkânı
Robatayaki 炉辺焼き Ryōtei 料亭
Şabu-Şabu-Restoranı しゃぶしゃぶ
Şokudō Kantin 食堂
Soba-ya 蕎麦屋 Soba-Makarnası Dükkanı
Suşi-ya 寿司屋 (Suşi ve Saşimi)
Tempura-ya 天婦羅屋 ya da 天麩羅屋
Teppanyaki 鉄板焼
Yakiniku-ya 焼肉屋 Burada Kore Mutfağı usulu ızgaralar yapılır.
Yakitori-ya 焼鳥屋 Tavuk Şiş Kebabı yapılır.
Yoşoku-ya 洋食屋




Daha fazla şey yazmaya gücüm kuvvetim yeter mi bilmiyorum ama sanırım burada bitirmeliyim arkadaşlar. Eminim merak ettiklerinizi araştırarak daha kalıcı bilgiler yaratabilirsiniz. Japon dizileri hakkında da yorumda bulunmak isterdim ama gerçekten yoruldum. Zaten zaman zaman Japonya'yı da dile getireceğim. Kapanışı sevdiğim bir oyuncudan, bir şarkıcıdan yapmak istiyorum. JUN MATSUMOTO... Oyunculuğuna ve görünüşüne hayran olduğum bir adam. Ve tabii ki şarkı söylediği bir grupla şarkısı...



                           


13 Eylül 2013 Cuma

"HAYALLERİMİZ"

Hepimiz hayata okuma yazma öğrenerek başlıyoruz aslında. O zaman her şey eğlence oluyor. Birçok basit şeyi o zaman öğrenebiliyoruz. Büyüdükçe olgunlaşıyoruz, karşımıza daha zor sınavlar çıkıyor.
Peki bunlardan rahatsızlık duymamız doğru mu?


Ben kendimi bildim bileli şarkı söylüyorum, müzikle ciddi anlamda çaba harcıyorum. Ne zaman çıkacak bir sahne bulsam seviniyorum, çıkamadığım yerlere de üzülerek hayatıma devam ediyorum. Benim müzik kadar değer verdiğim bir hayalim var. O da; KORE. Zaten bu sayfayı açmamdaki asıl sebep bu. Her neyse...

Dediğim gibi küçüklükten beri çaba harcıyorum. Müzik piyasası bu durumdayken çıkıp da şarkı söylemek benim adıma zor. Çünkü gittiğim Güzel Sanatlar Lisesi bile öğretmen yetiştiriyor. Oradan bir şeyler öğrenerek ilerlemeye çalışsam da kafamda yaşadığım bazı karışıklıklar var. Ama elbette burada bunlardan bahsetmeyeceğim.

Nefret ettiğimiz, yapmayı istemediğimiz bazı şeyler var. Bunlar hakkında tek tek konuşmamızı ister misiniz?
KİTAP OKUMAK:
Çoğu kişi kitap okumanın sıkıcı olduğunu iddia eder. Gerçekten öyle mi? Aslında değil. Bazı kitaplar vardır. Çok okunduğu için filmini çekerek halka sunarlar ama halkın çoğu kitabını okumaktansa filmini izlemeye tercih eder ve daha zahmetsiz olduğunu düşünür. Oysa okurken kazanacağımız şey oldukça farklıdır. Oyunculuğun ötesinde bir şey hissettirir kitaplar insanlara. Bende son zamanlarda okuyacak vakit bulamadım fakat herkesin seveceği bir kitap türü vardır. Ünlü yazarlarımızdan okuyup öğrenmemiz gereken şeyler olsa da, eğer kitap okumayı sevmek ve gerek düzgün konuşmak, gerek anlayabilmek istiyorsanız sevdiğiniz bir türü keşfetmeye başlayın derim. Çünkü her insan farklıdır. Okumadan neyi seveceğini bilemez. Bir bakarsınız kitap okumaktan zamanın nasıl geçtiğini anlamamışsınız. O kadar zevk verir insana bu kitaplar. Önemli olan seveceğiniz tarzda bir kitabı keşfetmek. Araştırmak ve çevrenizdekilere sormak. İşte o zaman neden kitapların filmlerden daha değerli olduğunu anlayacaksınız ve yaptığınız tüm bu okuma çalışmaları sizin ders ortamında anlamanızı, sınavlarınızı ve konuşmanızı da etkileyecek.

ÖDEV YAPMAK:
Bundan ben bile hoşlanmıyorum aslında. Ama ne kadar yararı olduğunu söylemek yeterli olmaz. Ki çoğu öğretmen bunu söyler fakat dersin yeterli olduğunu düşünürüz. Ödevi öğretmenin verdiği, yapmak zorunda olduğumuz bir çalışma olarak değil, tekrar olarak görmeliyiz. Ben de bazen hiçbir şey yapmak istemiyorum. Önemli değil, sınav günü çalışırım diyorum. Ama o kadar bilgi birkaç günde insanın kafasında oturmadığı ve tekrar yapılmadığı için unutuluyor. Sınav esnasında aklınızda bulunsa bile bu, ilerde pişman olacağınız yerlere kadar geliyor. Önemli olan kalıcı bilgiler yaratmak. Her şeyden önce geleceğinizi belirleyin. Bu güzel olabilir, bu iyi para eder diye düşünmeyin. Sadece gerçekten yapmayı istediğiniz şeyi seçin. İşte o zaman derse ders olarak değil, öğrenmemiz gereken bilgiler ve sizi hayallerinize götüren altın birer hazine olarak bakacaksınız. :)

ARAŞTIRMAK:
Bu ders dışı konular ile ilgili bir faaliyet bile olabilir. Her ne konuda olursa olsun araştırmak ve öğrenmek bizi kültürlü birer insan yapacaktır. Kültürün neden bu kadar önemli olduğunu bazen düşünüyordum. Sanırım şimdi daha iyi anlıyorum. Bir meslek sahibi olduğumuzda çevremizdeki insanlarla iletişimimizi, işimizi ve sosyal hayatımızı etkileyen bir şeydir bu kültür. Benim gibi sevdiğiniz bir ülke varsa onu araştırdığınız ve onun hakkında konuştuğunuz her saniye sizi mutlu etmeye yetecektir. Öncelikle sevdiğiniz şeylerden başlayın. Aynı kitap gibi. Sevdiğiniz şeyi bulun. İlk önce ona koşun. İşte o zaman kendi kültürünüze bir kez olsun dönüp bakacak ve hayallerinize ulaşmak için daha fazlasını öğrenmeye çalışacaksınız.


                  TEST ÇÖZMEK:
Günümüzün eğitim sistemi için gerekli olan, yapmamız gereken bir şey, test çözmek. Çünkü tüm geleceğimiz YGS sınavıyla belli oluyor. Ben lise 3.sınıf öğrencisi olmama rağmen daha yeni yeni test çözmeye başladım. Kaybettiğim iki yılı düşünmeden bir sonraki iki yılımı değerlendirmeye çalışıyorum. Siz de vakit kaybetmeyin ve önünüze kitaplarınızı koyarak çözmeye başlayın. Bunları yaparken, okula giderken, teneffüslerde hatta ödev bile yaparken hayallerinizi düşünerek yapın. O zaman gerçekten sevgiyle bakacaksınız.









Eğer nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız hangi derslerde yetenekli olduğunuzu keşfetmeye hazırlanın. Sizi en çok hangi dersin mutlu ettiğini... Bazen dil öğrenmek de zevkli olabilir. Ders saatlerinizi keyifle geçirebilirsiniz. Dilleri araştırın. İngilizce dışında (tabii İngilizceyi ihmal etmeden) ilginizi çeken bir dil bulmaya çalışın. Ben Koreyi sevdiğim için Korece'de ilerlemeye çalışıyorum. Aynı zaman da Japonca öğrenmeyi de çok istiyorum. Onların yaşam biçimleri, kültürleri hoşuma gidiyor. Kendi kültürümüzü sevmesek bile saygı duymakta yarar var. Çünkü ben de Türkiye'nin müzik piyasasından haz etmiyorum. Hatta nefret ediyorum.
 Ressam olmak istiyorsanız ressamları araştırın ve bol bol sergiye gidin. Moda-Tasarımla uğraşmak istiyorsanız kurslara katılın, modayı takip edin ve tasarlamayı, fikirlerinizi duyurmayı, insanlardan da fikir almayı deneyin. Tiyatroysa izlemeye gidin, tiyatro hakkında kitaplar okuyun. Eğer konu müzikse o biraz karışık. Ama elimden geldiği kadar size yardımcı olmaya çalışıcam. Normal meslekler ilginizi çekiyorsa o meslekten biriyle konuşarak bilgi alabilirsiniz. Liseye geçtiğiniz andan itibaren her saniyenizin kıymetini bilin ve bir yol çizerek o yolda ilerlemeye devam edin. Bizler aptal değiliz. Böyle düşünmüyorum. Herkes her dersi anlamaz ama bazı hayaller vardır, o kadar çok istersiniz ki... Ders sizin için uğraş haline gelir. Ben artık ne zaman canım sıkılsa açıp bir şeyler okuyorum. Zahmetli ama zor değil. En azından çabalayın. Allah büyüktür.. Size yardım eder, sizin gerçekten ne istediğinizi en iyi o bilir. Bunu unutmayın. SADECE İSTEYİN VE ÇABA SARF EDİN. Türkiye şu an övülesi bir ülke olmasa da bir Türk insanı olarak tarihimizi, kültürümüzü, dinimizi ve dilimizi tüm dünya'ya tanıtalım. Bu yüzden büyük düşünün. Düşünmekten korkmayın. Türkiye'ye değil, dünya'ya hitap edecek insanlar olmaya çalışın. Çünkü burada sizi anlamayan, orada anlar. Burada dinlemeyen, orada dinler. Bazıları Türk, bazıları Müslüman olduğunuz için ilgilenmez. Ama bazıları sizi o kadar çok tepeye yükseltir ki... Önemli olan iyi yerlerden iyi şeyler öğrenmek. Gerçekten bir hayaliniz olduğu zaman isteseniz de istemeseniz de onun için çabalayacaksınız, inanın bana. Çünkü; 
Gelecekten korkmak, hayalleri olmayanlar içindir.